Sakız Adası
Sakız adası, Gökçeimam ailesi ile çıktığımız 2 haftalık tatilimizin ilk durağı. 2. durağımız Samos’la ilgili yazımı okumak için tıklayın lütfen.Bir zamanlar Osmanlının göz bebeği olan ada kıyılarımıza yakınlığından dolayı Türk turistler arasında oldukça popüler. Bu sene tatilimizin bir haftası bayrama rastladığı için bu popülerliğe yakinen şahit olduk 🙂 Plajlarda ve tavernalarda Yunanlı görmedik desem abartı olmaz. Sakız adası, hala doğallığını koruyan, bir çoğunda tesis bile olmayan koyları, muhteşem denizi ve mutlaka görülmesi gereken köyleri ile bu ilgiyi fazlasıyla hak ediyor.
* Sakız videolarının keyfi en iyi yüksek çözünürlükte çıkar 😉 Bunun için videolardaki ayarlar ikonundan ( Videoların sağ altındaki YouTube yazısının yanındaki ikon) kalite olarak 1080p50hd veya 7520p50hd’yi seçiniz.
Sakız Adası – Nerede Kalınır
Sakız büyük bir ada ve konaklama için birçok seçenek var. Merkezi, çok beğenmediğimiz için Kombos bölgesindeki Topakas house‘da kaldık. Pansiyon, Eleni hanım ve ailesi tarafından işletiliyor. Eleni Hanım rahatlıkla anlaşacak kadar Türkçe biliyor ve konuklarını rahat ettirmek için elinden geleni yapıyor.

Fiyat-performans oranından dolayı ekonomik odalardan birini seçtiğimiz için bir hayli küçük bir odada kaldık. 🙂 Açıkcası hem pansiyon hem odalar artık yaşını belli etse de, Eleni Hanım’ın konukseverliği ve pansiyonun temizliği ile bizden 10 puan aldı. Ayrıca bölgede tam manasıyla restore edilmiş Topakas House gibi çiftliklerin oda başı günlük €120 istediğini düşünürse fiyatlarıda gayet makul.
Biz, 8 gece için toplam 280€ oda ücreti + 110€ kahvaltı ücreti verdik. Kişi başı 7€ luk kahvaltı ücreti biraz fazla gibi gözükebilir ama hem dışarıda yemeye göreye daha ucuz hem de verdiğiniz parayı sonuna kadar hak ediyor. Sınırsız demleme çay, iki kişiye ayrı omlet, peynir, söğüş ve 2 çeşit ev reçelinden oluşan kahvaltı oldukça lezzetliydi. Özellikle ev reçellerinin ve omletlerin tadı hala damağımızda. Göreceli uygun fiyatı ve temizliğinden dolayı gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğim bir pansiyon oldu.
Gökçeimam ailesi, Topakas House’da yer bulamayınca, Kombosta bir başka pansiyon olan Arhodico Agricultural kaldılar. Her ne kadar adı pansiyon olsa da burayı bizdeki pansiyonlarla karıştırmayın. Aslında burası büyük bir meyve bahçesi ile bir çiftlik. Topakas House’dan daha büyük ve tamamen restore edilmiş pansiyonun en sevdiğimiz yanı odalarının büyük ve yüksek tavanlı olması. Ayrıca Otelin kendine ait büyük bir meyve bahçesinin olması çocuklu aileler için önemli bir avantaj.

Kombos bölgesini gezerken keşfettiğimiz Perleas adlı butik otel bir başka alternatif . Kombos ta gezme imkanına sahip olduğumuz konaklar arasında en iyisi burasıydı. Mükemmel bir şekilde restore edilen konağın hem ortak alanları hem odaları zevkli bir biçimde dekore edilmişti. Fiyat olarak diğerlerine göre bir hayli tuzlu olsa da gerçekten dört dörtlük bir yerdi.

Bir diğer seçenekte Mesta köyü. Mesta köyü merkeze uzak ama adanın güneyindeki güzel plajlara çok yakın. Ayrıca köyün kendisi harika.
Sakız Adası – Nerelere Gidilir
Merkezde görülmeye değer çok bir şey olmasa da köyler harika ve mutlaka ziyaret edilmeli. Kombos bölgesi, Pygri, Olympos Mesta, Agonomia ve Anavatos köylerini gezmenizi mutlaka tavsiye ederim.
Merkez
Ne yazık ki diğer Yunan adalarının aksine adanın merkezini hiç beğenmedik. Daha önceki yazılarımda anlattığım Paros, Naxos, Skiathos ve Skopelos adalarının ki gibi göz alıcı, gezmeye doyamadığımız bir merkez bulamadık Sakız’da. Merkezdeki Rıhtım hattı oldukça uzun ve hat boyunca sayısız kafe, bar ve bir kaç tanede restoran var. Özellikle güneş battık dan sonra iyice hareketleniyor.

Halbuki doğal Sakız’ın yetiştiği 2 yerden biri olan ada, Osmanlı’nın göz bebeği ve oldukça zenginmiş. Eleni hanım’ın dediğine göre merkezdeki eski konakları ve evleri yıkıp yerine yeni binalar yapılınca bu hale gelmiş. Gezinirken ara ara eskinin güzelliğini yansıtan konaklar ve evler görseniniz de çoğunluğu yeni ve çirkin binalardan oluşuyor. Bir umut, aradığımı bulmak için Limanın hemen yanında kale içinde kalan kısmıda gezdim ama oldukca bakımsız bulduğum bu yeride beğenmedim.
Kombos bölgesi
Kendinizi bir Yunan adasından ziyade İtalya’nın Toskana bölgesinde hissedeceğiniz Kambos, adanın en güzel bölgelerinden biri. Sakız’ın zengin aileleri tarafından adaya özgü iki renkli taştan yapılan 2-3 katlı konakların hepsi büyük turunçgil bahçelerine sahip.

Bölge zengin yer altı su kaynaklarına sahip olduğundan her konağın içinde büyük su kuyuları ve suyun bahçeye verilmeden önce toplandığı mermer havuzlar var. Ağaçları, adanın rüzgarından ve soğuktan korumak için yapılan yüksek duvarlardan dolayı evleri kısmen görebiliyorsunuz.

Kombos yürüyerek gezilemeyecek kadar büyük bir alana yayılıyor. Yollarının aşırı darlığından arabayla gezmek hem zor hem de tehlikeli. Burası için en uygun taşıt bisiklet 🙂 Bende Eleni’nin oğlunun eski bisikletini kullandım. Bayağı yıpranmıştı ama işimi gördü. Zaten birçoğu butik otel olarak hizmet veren bu konakları izin alarak gezebilirsiniz. Bu konuda oldukça misafirperverler.
Anavatos Köyü
Adanın en eski köylerinden biri olan ve bir yarın üstüne inşa edilen Anavatos, uzun süre önce terk edilmiş ve büyük kısmı harap bir halde. Sadece köyün girişinde turistler için bir kafe var.

Seneler önce başlayan restorasyon çalışmaları devam edip tamamlansa rahatlıkla bir cazibe merkezi olabilir. İnsan gezerken bir zamanlar burada ne hayatlar yaşanmış olabileceğini düşününce hüzünleniyor. Eğer vaktiniz varsa bu halini de görmenizi öneririm.
Avgonimos köyü
Mesta ile Olympi köylerinin ortasında bulunan bu küçücük köy adadaki köyler içinde en beğendiklerimizden biri oldu. İki katlı, taş evlerden oluşan köyü en fazla 15-20 dakika içinde gezebilirsiniz.
Langada Köyü
Langada çam ağaçlarının içindeki bir koya kurulmuş. Adadaki diğer köyler kadar eski değil ve adaya özgü taş evler yok ama yeşilliklerin içinde az katlı, beyaz evler belli bir estetiği yakalıyor.

Turistleri, tarihi ile değil rıhtım hattı üzerinde dizilen restoranları ve kafeleri ile tavlamaya çalışan köy, başarılı oluyor. Özellikle akşam 20:30 den sonra hem yerliler hem turistler restoranları doldurmaya başlıyor. En azından bir aksamını buraya ve Nostos tavernaya ayırmanızı öneririm.
Mesta Köyü
Olympi köyü ile birlikte kaleköy olarak adlandırılan Mesta, 14. ve 15. yüzyıllarda korsan saldırılarından korunmak için birbirine bitişik inşaa edilen evlerden oluşuyor. Kare formunda köyün dışarıya bakan kapı, pencere ve balkonları yokmus ve dış duvarlar bir sur gibi yüksekmiş. ve köyün tek bir giriş çıkışı var. Tabi artık böyle bir şey söz konusu değil 🙂 Mesta, adanın en iyi korunmuş köylerinden biri. 7-8 ev haricinde bütün evler aslına uygun restore edilmiş. Bütün köyü, fotoğraf molalarıyla birlikte, maksimum 40-45 dakikada gezebilirsiniz. Buraya özellikle akşam üstü saatlerinde gitmenizi tavsiye ederim. Hem gün ortası sıcaklarından kurtulmuş olursunuz hem de gezinizin sonunda, bize göre adanın en lezzetli yemeklerini yapan İris restoranda yemek yiyebilirsiniz.
Olympi Köyü
Oylmpi köyü, Mestaya 4 km uzaklıktaki bir başka kaleköy. Mestaya göre daha küçük ve daha bakımsız olan köyü en fazla 25-30 dakikada gezebilirsiniz. Tıpkı Mestadaki gibi köy içinde bütün yollar meydana bağlanıyor. Köy meydanında ki küçük kule çevresinde kafeler ve restoranlar var.
Pygri Köyü
Ortaçağ zamanından kalmış bir başka köy olan Pygri özellikle evlerin dış cephelerine yapılmış kazıma usulü süslerle diğer köylerden ayrılıyor. Bizim ziyaret ettiğimiz gün köyde düğün vardı. Kısmetde Yunan usulü bir köy düğünü görmekte varmış 🙂
Sakız Adası – Plajlar
Sakız Adası Ege’nin en güzel plajlarına sahip adalarından biri. Deniz tek kelimeyle mükemmel ve birçok koy hala bakirliğini koruyor. Sakız, büyük bir ada ve plajlar merkeze çok yakın değil. Bu yüzden Adanın ve plajların keyfini çıkarmak için araba kiralamak şart.
Aksini söylemediğim durumlar haricinde, plajlara toplu taşıma ile ulaşım imkanı yok ve organize plajlarda şemsiye şezlong ücreti yok. Sadece yediğinizi -içtiğinizi ödüyorsunuz. Ayrıca bütün plajlarda arabalar için sınırlı da olsa park yeri var.
Tıpkı diğer Ege adaları gibi Sakız adası da, özellikle Temmuz ortasından Ağustos sonuna, kadar meltem rüzgarlarının etkisi altında. Rüzgar Yunan adalarında alışık olmadığımız bir durum değil ama bizim gittiğimiz hafta ( 2016 bayram haftası ) sadece Ege adaları değil Türkiye kıyıları da çok kuvvetli rüzgarların etkisi altındaydı. Bir ara adanın uçacağından endişe etmedik değil 🙂 Bu nedenle videoları izleyince farkedeceğiniz gibi rüzgara göre terste kalan koylarda bile hafif bir rüzgar ve dalga vardı.
Mersini Plajı
Adanın doğusunda yer alan Mersini plajı şehir merkezine 10 km uzaklıkta. Yol seviyesinin altında kalan plaj taşlık. Plajın sol kısmında ağaçların olması yaz sıcağında büyük bir nimet. Mersini Plajında tertemiz turkuaz bir deniz bizi bekliyordu.
Gloria beach
Mersini plajından 1-2 km kadar sonra gene yol seviyesinden altında kalan plaj adanın en iyilerinden. Oldukça korunaklı bir koyda olduğundan en rüzgarlı günlerde bile sakin, harika bir denize sahip. Tamamen organize plajda küçük bir büfede var. Aparatif yiyecekler ve her türlü alkollü alkolsüz içecek şezlonglara da servis ediliyor. Biz plajın sağ tarafında ki ağaçların altındaki şezlonglarda yattık.
Nagosa Plajı
Adanın en kuzey ucundaki en ünlü plajlar dan biri. Normalde Kuzeyde ki plajlar her zaman Meltem rüzgarlarının etkisi altında olsa da Nagosa plajının bulunduğu koy rüzgardan korunuyor. Plaj için yarı organize diyebiliriz. Duş ve soyunma-giyinme kabinleri olsa da şezlong şemsiye yok. Biz öğleden sonra gittiğimiz için plajın hemen yanındaki binaların gölgesinden faydalandık. Plajın sağ tarafında güzel bir kafe var. Özellikle akşam üstü saatlerinde denize karşı bir şeyler yemek-içmek için ideal. İlk girişi taşlık olan deniz hızla derinleşiyor. derinliğine rağmen suyun dibini rahatça görebiliyorduk.
Vrulidia Plajı
Merkeze yaklaşık 27 km uzaklıkta bu plaj, bana göre, Sakız Adasının en güzel ve mutlaka görülmesi gereken plajlarından biri. Adanın en popüler plajlarından biri olduğu için yüksek sezonda park yeri bulmak zor olabileceğinden erken saatlerde gitmek de fayda var. Organize bir plaj olmasa da plaja inen merdivenlerin başında küçük bir büfe var. En güzeli inmeden önce bütün ihtiyaçları gidermek. Yol seviyesinden altında kalan plaja yaklaşık 50-60 basamak inerek ulaşıyorsunuz. Oldukça korunaklı olan plajda her daim sakin harika bir deniz sizi bekliyor. Yüzmeye doyamadık. Özellikle plaja inen merdivenlerin başından denizi gördüğünüzde inmek için sabırsızlanıyorsunuz. Ne yazık ki, Plajda iki ağaç dışında sizi güneşten koruyabilecek bir şey yok. O ağaçların altıda arsız sineklerle dolu olduğundan çok fazla oturamadık.
Mavra Molina Plajı
Sakız adası ile ilgili bütün tanıtımlarda adanın en özel ve mutlaka görülmesi gereken plajı olarak gösterilse de bizim favorilerimizden biri olamadı. Buranın en büyük özelliği plajın siyah volkanik taşlardan oluşması ve aynı taşların denizin içinde de devam etmesi. Aslında bu plaj iki kısımdan oluşuyor. İlk kısımda şemsiye-şezlong olmasa da plaj boyunca, en azından başlangıç kısmında, ağaçlar var. Ayrıca soyunma-giyinme kabini ve duş da mevcut. İkinci kısımda ise hiçbir şey yok. Ancak öğleden sonra plajın arkasındaki yüksek kayalıkların gölgesine sığınabilirsiniz. Büyük taşlardan dolayı denize girip çıkmak oldukça eziyetli. Bu yüzden yanınıza mutlaka deniz ayakkabısı almanızı tavsiye ederim. Fakat girdikten sonrada denizden çıkmak istemiyorsunuz. Son derece berrak, tertemiz bir su sizi bekliyor.
Agia Dynimia Plajı
Burası adada mutlaka yüzülmesi gereken koylardan biri. Denizin rengi, kumun yapısından dolayı tıpkı tropik adalardaki gibi açık turkuaz. Hem seyretmesi hem de girmesi doyumsuz olan su ne yazık ki biz gittiğimizde fazlasıyla rüzgarlıydı. Buna rağmen sudan çıkmak istemedik.Sahilin ortasında bulunan ağaçlar tam manasıyla hayat kurtarıcı. Kumsalın taşlık olmaması da bir başka avantaj.
Elinda Plajı
Elinda, adanın batı tarafında ve gidilmesi biraz zahmetli plajlarından biri. Geniş plaj boyunca ağaçların olması hayat kurtarıcı. Denize girdikten 3 metre sonra, deniz tabanı tıpkı bir uçurum gibi inanılmaz bir şekilde derinleşiyor. Koyun sağ tarafı ise biraz daha sığ. Tek problem koyun bulunduğu bölge arıcılık yapılan bir yer ve çok fazla arı var. Hatta bir tanesi ile bayağı yakından tanıştık 🙂
Komi Plajı
Hem plaj hem deniz tabanı tamamen kumdan oluştuğu için sakız adasında ki ender yerlerden biri. Plaj boyunca 3-4 tane farklı işletme var. Her kafe önündeki kısmı işletiyor. Sakız adasının genelinde olduğu gibi şemsiye şezlong için para ödemiyorsunuz. En rüzgarlı günlerde bile sakin denize sahip. Çocuklu aileler için en uygun plajlardan biri.
Kato Fano Plajı
Adanın bir başka bakir ve ıssız plajı. Geniş, yemyeşil bir koyda yer alan plajın adanın en az rüzgar alan yerlerinden biri. Yakınlarında tesis de olmadığı için mutlaka tedarikli gitmek de fayda var. Adanın genelinin aksine hem plaj hem deniz tabanı tamamen kum ve su hemen derinleşmiyor.
Avlonia Plajı
Sakız adasında en sevdiğim plajlardan biri. Rüzgare göre tersde olmasına rağmen gittiğimiz gün rüzgar çok fazlaydı. Denizde dalga yoktu ama rüzgar, saldalyeleri ve şemsiyeleri uçaracak kadar şiddetli olduğundan kumsalda oturamadık. Gene de denizin tadını çıkartabildiğimiz kadar çıkarttık.
Tirhani plajı
Avlonia plajında daha fazla oturamayacağımızı anlayınca onun en yakınındaki plaj olan Tirhani’de şansımızı denemeye karar verdik. Umutsuz olarak gittiğimiz bu plajda bizi çarşaf gibi bir deniz karşıladı 🙂 Plaj aslında iki kısımdan olusuyor ama biz sol kısmını daha çok sevdik. Biz gittiğmizde bizden başka bir balıkçı ve köpeği vardı. Küçük balıkçı teknelerinin arasından girdiğimiz su rengiyle, temizliğiyle çok hoşumuza gitti.
Agias Fotinis
Merkeze yakın bu küçük plaj özellikle çoçuklu aileler için mükemmel. Adanın genelinin aksine plajın ve deniz tabanının kum olması ayrıca hemen derinleşmemesi büyük bir artı. İlk gün, yol yorgunluğundan dolayı çok fazla dolaşmak istemedik ve kendimizi direk buraya attık. Deniz kum olmasına rağmen bulanmıyor. Harika ve dinlendirici su bizi bekliyor.
Sakız Adası – Ne Yenilir Ne İçilir
Her Yunan adası deneyiminde olduğu gibi bol bol deniz ürünleri yenir, uzo içilir. Sakız adasında yemek konusunda hayal kırıklığına uğramadık. her zaman masadan tok ve mutlu şekilde kalktık. Bir kez daha Ege’nin iki yakasında nasıl bu kadar fiyat farkı olduğunu anlayamadık. Sakız adasında en kötü şey diğer adaların aksine restoranların bir yerde toplanmamış olmaması. Yani merkezde kalmıyorsanız araba kiralamaya mecbursunuz.
Pygros
Avgonimia köyünün meydanında ki restoran. Daha çok bir esnaf lokantası gibi. Menülerinde ki her yemek her zaman olmuyor. Oğlak ve keçi etli yemekleri spesyalleri. Bende fırında oğlak yedim porsiyon olarak. Lezzetli idi. Ayrıca biraz kalın olmakla birlikte ev yapımı makarnaları da var. Oğlak porsiyon, makarna, peynir kızartma, reçine şarabı ve 2 çay için toplamda 24 euro hesap ödedik.

Nostos
Langada köyünde bulunan bu restoran adanın en iyilerinden. Özellikle akşam 9 dan sonra rezervasyonsuz yer bulmak çok zor. Biz akşam üstü saatlerinde gittik. iki tane spesyallerini mutlaka denemenizi öneririmArpa Şehriye ile yaptıkları deniz ürünlü paellaları ve hardal soslu karideslerini mutlaka dneemenizini öneririm. Paella, karides, hamsi, barbun, salata, 20’lik uzo için 4 kişi toplamda 55€ hesap verdik.
Rossiniko
Karfas’dan sonraki plajın az ilerisinde yer alan bu restoran adanın en iyilerinden. Lezzetli yemekler, büyük porsiyonlar ve uygun sayılabilecek fiyatlarla gönlümüzü çeldi. Memnun kaldığımız için iki kere gittiğimiz bu restoran oldukça popüler olduğundan yüksek sezonda rezervasyon yaptırmak da fayda var. Hem deniz hem de et ürünlerini içeren menüsünde yediğimiz her şeyden memnun kaldık. İlkinde pirzola ikinci gelişimizde kalamar ve haşlama ahtapot yedik. Yemekler gerçekten lezzetliydi. Kaya koruğu ile tatlandırılan Greek salatası oldukça başarılıydı. 1 litre ev şarabı, kalamar, ahtapot, porsiyon kılıç balığı ve 3 meze için 4 kişi toplamda 60 euro ödedik.
Pantoykeios
Pantoukios köyünde yer taverna, köyün de tek tavernası. Denize nazır yemeğinizi yiyeceğiniz tavernayı oturduğumuzda çok aç değildik. Karides saganakisi lezzetli ve büyük porsiyonluydu.
Iris Restaurant
Kesinlikle adanın en iyi restoranı. Mesta köyündeki iki taş evin arasında ki dar aralıkta 3-4 masa ile hizmet veren restoran; servisi, yiyeceklerinin lezzeti, büyük porsiyonları ve uygun fiyatları ile gönlümüzde 1 numaraya oturdu. Özellikle ahtapot salatası ve kalamar dolması efsaneydi. Taze somon ızgarasını da şiddetle tavsiye ediyorum. Lezzetli bulmadığımız tek yemek zeytinli makarnasıydı. Mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. 2 somon ızgara, ahtapot salatası, yeşil salata, ici feta peyniri, domates ve yeşil biberle doldurulmuş kalamar, mantar sote, 1 litre şarap ve 3 kahve için 58 euro ödedik.

Pizzacı
Pygri kasabasının ana meydanında yer alan bu Pizzacı tam bir fiyat performans canavarı. Açıkcası çok açtık ve büyük beklentilere girmeden oturduğumuz bu restorandan çok memnun ayrıldık. Kalın hamurlu ev tipi pizzaları hem lezzetli hem de uygun fiyatlıydı. Pizzaları küçük, orta ve büyük olmak üzere üçe ayrılıyor. Biz orta boy pizza sipariş etmemize ve çok aç olmamıza rağmen bitiremedik. Ne yazık ki makarnası için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Gelen domates soslu makarna çok tatsız tuzsuzdu. Mekanın bizim için en önemli artılarından biri sallama da olsa çay servisi yapmaları 🙂 orta boy pizza, makarna 2 kola ve 2 çay için 19 euro ödedik.
Sakız Adası Nasıl Gidilir
Türkiye’ye en yakın Yunan adalarından biri olan Sakız’a, Çeşmeden her gün kalkan teknelerle ulaşabilirsiniz. Teknelerde 7-8 araçlık yer olduğu için kendi arabanızla gitme imkanı da var. Tekel durumundan dolayı fiyatlar abartı. kişi başı gidiş dönüs ücreti 54€. Ben ve iki arkadaşımın başına gelen olaylardan dolayı, Ertürk Lines’ dan bilet aldıktan sonra size gönderdikleri voucher’ı kontrol etmenizi şiddetle öneriyorum. Doğru tarihleri seçtiğimize emin olmamıza rağmen biletler yanlış tarihlere kesilmişti.