Roma; bütün yolların çıktığı şehir

Roma

Roma hakkında bir giriş yazısı yazmadan önce uzun bir süre düşündüm. Dünya’nın en büyük imparatorluklarından birine  başkentlik yapmış, yüzlerce yıldır dünyanın her yerinden gezginlerin gözdesi olan, hakkında denilebilecek her şey yazılmış olan bir şehirle  ilgili ne yazabilirdim ? Bu yazımda uzun uzun Colosseum veya diğer anıt eserlerini anlatmayacağım. Roma’nın asıl güzelliği  yaşam şeklinde ve kültüründe. Roma tatiliniz için bavulunuza  rahat bir yürüyüş ayakkabısı koymanızı şiddetle  tavsiye ederim. Roma yürüyerek tadı çıkartılacak ve keşfedilecek bir şehir. Minimum 7-8 km’lik yürüyüşlere hazır olun ☺ Bu arada İtalya’nın bir başka cennet köşesi olan  Amalfi kıyıları ile ilgili yazımı da okumanızı tavsiye ederim.

Roma’ya Ne Zaman Gidilir?

        Tıpkı İtalya’nın diğer popüler tatil yerlerinde olduğu gibi Roma’da yaşayacağınız  tatil deneyimi gideceğiniz mevsime göre iyi veya kötü yönde büyük farklılıklar gösterebilir. Haziran başından Eylül ortasına kadarki zaman dilimi İtalya’da yüksek sezon ve bu dönemde bütün ülke kelimenin tam anlamıyla turist işgali altında. Tabi Roma da bu durumdan nasibini fazlasıyla alıyor. Yüksek sezonda her yerin aşırı kalabalık olması, Colessum ve Forum gibi turistik yerlerini gezmek için uzun kuyruklarda beklemek, konaklama ücretlerinin yükselmesi, Roma’nın insanı bunaltan sıcağı ve nemi sizi bekleyen sıkıntılardan bazıları…

Peki hangi mevsim ya da ay ? Bana göre kesinlikle İlkbahar. Tercihen Nisan ve/ya Mayıs ayları, Roma’yı gezmek için en güzel aylar. Hava ne üşütecek kadar soğuk ne bunaltacak kadar sıcak. Ayrıca şu bir gerçek ki Roma’nın en güzel hali kafelerin, restoranların, barların  masalarını dışarı attığı ve sokaklarının cıvıl cıvıl olduğu zamanki hali.

Roma’da Nerede Kalınır?

Biz Termini Tren İstasyonun’a 400 metre uzaklıktaki Palma Residence‘da kaldık; oda-kahvaltı fiyatı olarak gecelik 72€  verdik. Aslında Roma gibi bir şehirde mümkün olduğu kadar merkezde kalmak en güzeli ama  ne yazık ki merkeze yaklaştıkça oda fiyatları astronomik rakamlara çıkıyor. Merkezin hafif dışında, Termini istasyonuna yakın oteller ise fiyat performans oranı olarak en başarılı olanlar.  Termini  istasyonuna yakın konaklamanın en büyük avantajı ise istasyonun  Roma toplu ulaşım ağının merkezinde olması. Buradan hem kırmızı hem mavi metro hattına binebilir ya da istasyonun önündeki ana otobüs durağından Roma’nın istediğiniz bir bölgesine gidebilirsiniz. Ayrıca havalimanına gidip- gelen otobüslerle, trenlerin kalkış ve varış durağı da burası.

Roma’da Nerelere Gidilir?

Eğer yeterli vaktiniz varsa eski şehrin tamamını sokak sokak gezmenizi tavsiye ederim. Ama özellikle İspanyol merdivenleri’nin bulunduğu muhit, Trastevere mahallesi, Villa Borghoes, Forum ve Colessum’u görmeden Roma’dan dönmeyin. Ben Roma’ya ilk defa 2007 yılında gitmiştim. İçinde Milano ve Floransa’nın da olduğu bir gezinin 4 günlük durağıydı. Aralık ayında olmamıza rağmen büyük bir şans eseri hava 15-16  derece ve devamlı güneşliydi bu yüzden eski şehri karış karış gezebilmiştim.

Bu gidişimde ise,  bambaşka bir Roma beni bekliyordu. Kışınki Roma’yla en ufak bir alakası yoktu ve  iki Roma arasındaki fark inanılmazdı. Mayıs ayı olmasından, bütün kafeler, restoranlar masalarını dışarı atmış, herkesin dışarıda sosyalleştiği inanılmaz canlı bir şehir olmuştu. Roma için sokak kafelerinin şehri diyebiliriz. Bu Roma’yı çok daha fazla beğendim. Roma, İstanbul’la birlikte hayatımda gördüğüm en fotografik şehirlerden biri. Aynı zamanda kalabalıktan dolayı fotoğraf çekmenin en zor olduğu şehir ☺

Rome Trastevere
Trastevere, Roma’nın en fotografik muhitlerinden biri.

Colessum ve Forum

Roma’da mutlaka görülmesi gereken onlarca eser var ama bu ikisi en öncelikli olanlar.  Eğer Roma’ya ilk gelişinizse bir gününüz dahi olsa bu iki yere gitmenizi tavsiye ederim. Colosseum eski devirlerde gladyatörlerin mücadele ettiği dev bir yapı ve gezerken ihtişamından etkilenmemek mümkün değil. Fakat özellikle yüksek sezonda sıcaklar altında saatlerce kuyruk beklemek istemiyorsanız biletinizi mutlaka önceden internetten alın.

Colosseum’dan çıkar çıkmaz hemen yanındaki  Forum bölgesine gidebilir ve Tanrılar için yapılan bir zamanların görkemli tapınaklarından arda kalanları görebilirsiniz. Giriş biletlerini internetten önceden almak, sizi sıcak altında uzun kuyrukları beklemekten kurtaracak.

Trajan Forumu

Fori Imperiali caddesinden  merkeze giderken sağ yanınızda   Trajan Pazarı ( Tranjan’s market ), Trajan Forumu ( Trajan’s Forum ), Mars tapınağı            ( Temple of Mars ), Augustus Forumu ve Trajan Sütunu’nu  görebilirsiniz. Buraları uzun uzadıya ve zevkini çıkararak gezmenizi tavsiye ederim.

Vatikan Şehri ve Müzesi

Roma’da mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri daha. Aslında burası Roma şehrinin içinde ayrı bir ülke. Gene her daim uzun kuyruklardan kaçınmak için biletleri resmi  internet sitesi  üzerinden almak ve girilebilecek en erken saatte gezmeye başlamak en güzeli. 

Roma - St. Peter meydanı
Roma, Vatikan müzesinin çatısından St. Peter meydanı ( Fotoğraf: Bob Bobbson )

Buraya bir tam gün ayırmanızı tavsiye ederim, görülmesi gereken şahaser kıvamında o kadar çok sanat eseri var ki bir yerden sonra bu eserleri algılamak konusunda sorun yaşıyorsunuz.

Aziz Peter Bazilika’sı, Vatikan Müzesi’nden bağımsız ve giriş ücreti yok. Burayı  gezerken, ihtişamından ve atmosferinden etkilenmemek imkansız.  Bazilika’da en bilindik eserlerden biri de Michelangelo’nun Pietra heykeli. Hz. İsa’yı annesinin kucağında tasvir eden bu mermerden yapılmış heykel tek kelimeyle inanılmaz.

Pietra Heykeli
Mermere bu formu nasıl verdin be adam 🙂

Vatikan müzesini gezdikten sonra son durağımız  tabiki Sistine Şapeli. 3 katlı olan şapelin ilk katında duvarlar perde şeklinde boyanmış, ikinci katındkia duvarlarda ise Botticelli, Perugino, Signorelli, Rosselli gibi ünlü ressamlar tarafından yapılan ve İsa ile Musa’nın hayatlarını konu alan fresk tablolar bulunuyor.

Rome Sistine Chapel
Sistine Şapeli, Vatikan gezisinin zirve noktası.

3. kat duvarlarında  şapel yapılana kadar görev yapmış 32 papanın portreleri var. Fakat Şapelin alamet-i farikası, Michelongelo’nun başyapıtı olan ve İncil’deki yaratılış bölümünün betimleyen tavan freskleri.

Belkide Michelongelo’nun en bilinen ve en ünlü eseri: Adem’in yaratılışı

Kesinlikle inanılmaz. Burada fotoğraf çekmek kesinlikle yasak olduğundan görselleri Flickr’dan koydum.

Bu gelişimizde keşfettiğimiz bir başka şey de Vatikan Bahçeleri turu oldu. İsterseniz yürüyerek isterseniz araçla rehber eşiliğinde yapabileceğiniz bu turu kaçırmamanızı tavsiye ederim.Biletler sınırlı sayıda olduğu için çok çabuk tükeniyor. Biletleri bu adresten alabilirsiniz. Biz yürüyüş turunda yer olmadığı için bahçeleri araçla gezdik.

İspanyol Merdivenleri ve İspanya Meydanı

İspanyol merdivenleri için, Roma deyince akla gelen ilk yerlerden biri desek abartmış olmayız. Dolayısıyla bizim de Roma’da gezimizin başlangıç durağı burası oldu. Kırmızı metro hattıyla İspanya Meydanı durağında inip direk İspanya Meydanı’na çıkabilirsiniz. Tabi biz her zaman olduğu gibi zor yolu seçtik ☺ Termini istasyonundan kırmızı metro hattına binerek Barberini meydanı istasyonunda indik. Araba yolunun ortasında kalan meydanın en önemli özelliği;  meydanda Bernini’ye ait iki güzel çeşmenin bulunması. Kısa bir incelemeden sonra çeşmeleri  arkamızda bırakıp Sistine sokağına girdik. Rengarenk tipik İtalyan evlerinin yan yana dizildiği, butiklerin ve otellerin olduğu bu güzel sokak bizi İspanyol merdivenlerinin üstündeki Delle Trinitia Dei Monti meydanına çıkardı.  İspanya meydanına doğru inişe geçtik.

İspanyol merdivenleri Maşallah Eminönü’nü aratmıyor. Seyyar satıcıların arasından geçmeye çalışarak merdivenlerin ikinci ve asıl kısmına geliyoruz. Tabi ki mahşeri bir kalabalık bizi karşılıyor ☺  Biz de diğer herkes gibi bir süre merdivenlerde oturup bir şeyler içip kısa bir mola veriyoruz. Merdivenlerin hemen önünde gene bir Bernini eseri olan kayıklı çeşmenin önünde hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmiyoruz.

Merdivenlerdeki molamız bittikten sonra,  kayıklı çeşmeyi arkanıza alıp devam ettiğinizde girdiğiniz cadde: Via Dei Babuino. Bu caddenin bir alt paraleli ise Del Corso caddesi. iki cadde daralarak Del Popolu meydanında birleşiyor. Bu  İki cadde arasında kalan sokaklar özellikle ispanya meydanına yakın olanlar, bizim Nişantaşı ayarında. Her yerde lüks butikler, mağazalar, restoranlar, barlar ve kafeler var.  Birçok sokak araç trafiğine kapalı olmasının etkisiyle masalarını sokaklara taşımış. Her yerde İnanılmaz bir hareketlilik var. Tavsiyem bu kısmı sokak sokak bir kaç kere gezmeniz.

İspanya Meydanı’nı arkamızda bırakıp Via del Babuino caddesine girdik. iki tarafında lüks butiklerin ve kafelerin olduğu bu cadde bizi Del Popolu meydanına çıkardı. Biz gezdiğimiz sırada caddede yol bakım çalışması olduğundan hali biraz keşmekeşti.

Del Popolu maydanında kısa bir mola verdikten sonra, bu sefer geldiğimiz caddenin paralelindeki Via Del Corso Caddesi boyunca devam ederek Venezia meydanında bulunan, İtalyanlar’ın ‘Beyaz Pasta’ adını taktığı, Vittori Emmanuel II  anıtına geldik. Vittori Emmanuel II,  İtalya’daki tüm özerk cumhuriyetleri tek bir devlet çatısı altında birleştirdiği için İtalya tarihindeki önemi büyük. Bu olayın anısına  muazzam bir anıt inşaa etmişler.

Campdoglio Meydanı

Beyaz Pasta’da kısa bir moladan sonra, anıtın sol tarafından biraz devam edip ilk sağa sapıp yokuşu çıkmaya başlıyoruz. Bu yokuş bizi Michelangelo’nun tasarlamış olduğu Campidoglio Meydanı’na çıkartıyor. Meydanın en büyük özelliği tamamen simetrik olması. Meydan’da biraz gezindikten sonra merdivenlerin oradan sola sapıp meydandan çıkıyor ve  Piazzale Caffarelli adlı parka geliyoruz. Tavsiyem ağaçların altında küçük bir mola verip, biraz güç topladıktan sonra tekrar meydana dönmeniz. Bu sefer meydanda bulunan çeşmenin sağ tarafından çıkıp, Roma Forum’unu bir başka açıdan görebilirsiniz.

Navona Meydanı

Roma’nın en güzel ve en turistik meydanı. Oval şeklindeki büyük meydan aynı zamanda  Bernini tarafından yapılmış 3 adet çeşmeye de ev sahipliği yapıyor. Meydanı çevreleyen rengarenk binaların  altında cafeler ve restoranlar var. Önerim kahve molasını burada verip yemek keyfini başka yerlerde çıkartmanız. Meydanın popülerliğinden dolayı hem fiyatlar bir tık daha yukarıda hem de öğleden sonra meydanda yer bulabilmek çok zor.

Günün her saatinde cıvıl cıvıl ve hareketli olan meydanın tadına varabilmek için erken saatlerde gitmenizi öneririm. Meydanın sonuna doğru olan kısımda genelde sokak ressamları var. Burada mutlaka bir mola vermenizi tavsiye ediyorum. Meydanda bulunan banklardan birine oturup meydanı izlemek bile çok zevkli.

Pantheon

Navona Meydanı’nın ortasındaki çeşmeyi arkamıza alıp Corsia Aganole Sokağına girince Pantheon’un olduğu küçük Della Rotonda meydanına çıkıyoruz. Pantheon’a bakan U şeklindeki rengarenk binaların altında restoran ve kafeler var. Tahmin edebileceğiniz gibi meydan her daim kalabalık 🙂

İlk olarak Antik Roma’nın  tanrıları için inşa edilen Pantheon  sadece İtalya’nın değil dünyanın en iyi korunmuş Roma dönemi eserlerinden biri. Ayasofya yapılana kadar dünyadaki en büyük kubbeli yapı olan Pantheon, kiliseye çevrildiği için diğer Roma tapınaklarının aksine olduğu gibi  günümüze kadar ulaşabilmiş.

Aşk Çeşmesi ve çevresi

Belki de Roma deyince ilk akla gelen şeylerden biri. Ne yazık ki biz oradayken restorasyonu hala devam ediyordu ve sadece belli bir kısmı açıktı. Artık bir ritüel haline gelen, aşk çeşmesinin havuzuna para atmadan ve çeşmenin yanındaki dondurmacıdan dondurma yemeden dönmek yok 🙂 Sadece aşk çeşmesinin bulunduğu meydanı değil; çeşmeye çıkan sokakları da gezmesi çok keyifli. Her daim kalabalık olsa da sabah erken saatler ve  gece yarısı en güzel zamanları.

Campo Dei Fiori

Roma’da çok beğendiğimiz bir başka meydan oldu. Gündüzleri meyve sebzeden, peynir ve  şarküteri ürünlerine hemen hemen herşeyi bulabileceğiniz bir halk pazarının kurulduğu  meydan, akşamları ise özellikle geçlerin buluşma noktası. Kare şeklindeki meydanı çevreleyen binaların hepsinin altında, bir İtalyan klasiği olarak restoran ve kafeler var.

Trastevere

Geçen gelişimde adını bile duymadığım bu muhit bu sefer Roma’da en çok beğendiğim yer oldu. Trastevere, İtalyanca’da  nehrin karşı kıyısı anlamına geliyor. Bir zamanlar daha çok işçi sınıfının yaşadığı bir muhit olan Trastevere özellikle 60’lı yıllardan itibaren sanatçıların burada yaşamaya başlayıp atölyeler açmasıyla bir değişim içine girmiş. Bölge şu an Roma’nın en popüler muhitlerinden biri. Arabaların girmediği daracık sokaklarda hepsi birbirinden güzel kafeler, restoranlar ve barlar var. Bizim Trastevere’nin en sevdiğimiz yönü, hem Roma’nın diğer yerlerindeki gibi kalabalık olmaması hem de bütün yerlerin birbirinden orjinal olması idi. Rönesans’ı başlatan millet olmalarından kaynaklı  İtalyanların inanılmaz bir estetik ve zevk duygusu var. Hele de o evlerin renkleri 🙂 Trastevere gezimiz Sisto  Köprüsü’nden geçip nehrin karşı tarafındaki Trilussa Meydanı’na çıkarak başlıyor. Burada herhangi bir güzergah takip etmeden bütün sokaklara  girdik. Her köşebaşında birbirinden güzel kafe, restoran ve barlar var.  Gezimizin sonunda Santa Maria  meydanına çıktık. Meydanda yeme içme konusunda pek çok opsiyon olsa da ara sokaktakiler daha çok hoşumuza gitti.

Yahudi Gettosu

Trastevere’ye oldukca yakın olan Yahudi gettosu, sık sık Tiber Nehri’nin taşkınlarına uğrayan şehrin en kötü bölgelerinden birinde, Papa Paul IV ‘ün emriyle 1555 yıllında kurulmuş.  O zamanlar  gettoyu çevreleyen duvarları sebebiyle ve bölgenin giriş çıkışları tek bir köprüden sağlandığı için daha çok bir hapishane gibiymiş. Şu anda ise Roma’nın popüler bölgelerinden biri.  Mahallenin arasından gecen sokağın iki yanında şık restoranlar, kafeler ve barlar var.  Restoranların hepsi koşer’e göre yemek hazırlıyor. 

Villa Borges

Roma’da en sevdiğimiz yerlerden biri oldu. 4 gün ve/ya üstü kalmayı planlıyorsanız bu parka mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. Şehrin ortasında bu vaha gibi  alanı yürüyerek veya elektrikli iki kişilik arabalarla keşfedebilirsiniz. Özellikle göletin orada bir mola vermenizi tavsiye ederim. Gene park içerisinde yer alan ve parka adını veren  Galeri Borghese’si de mutlaka ziyaret edin. Küçük ama içindeki eserler bakımından mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bir çok Bernini eserine ev sahipliği yapan galeriyi  gezmek için  resmi internet sitelerinden  önceden bilet almak şart. İnternet sitesinde fotoğraf  ve video çekmenin kesinlikle yasak olduğu söylense de, çekiliyor. Siz bizim gibi yapmayın fotoğraf/video kameralarınızı yanınıza alın 🙂

Roma’da Yeme-içme:

İtalyan mutfağı, tabiki de bir İspanyol ve Yunan mutfağı kadar iyi değil. Hele bir Türk mutfağı hiç değil ama en azından herkez makarna ve pizza sever 🙂 Bu iki yiyeceği doğduğu topraklarda yemek gerçekten özel bir deneyim. İtalya gezisinden döndükten sonra uzun bir süre dışarda pizza ve makarna yiyemedik dersem bu konuda ne kadar başarılı olduklarını daha iyi anlatabilirim.

Antica Taverna

Novona Meydanı’ndan çıktıktan sonra kiliseden çıkan cemaatin peşine takılarak keşfettiğimiz harika bir trattoria. Turistlerden çok İtalyanların ailece geldiği bir restoran. Hayatımda yediğim en güzel makarnalardan birini burada yedim.  Gerçi hiç bir makarna, sevgili anneannemin yaptığı ve  bir aile klasiğimiz olam kıymalı yoğurtlu makarnanın hazzını veremez orası ayrı 🙂 Hem ortamın şirinliği hem de yemeklerinin lezzeti ile kesinlikle tavsiye ediyorum.

Gino 51

Trastevere’de bir başka çok beğendiğimiz restoran burası oldu. Sevgili eşimin doğum günü kutlaması için gittiğimiz bu restoranda spagetti, anne usulu domates soslu köfte yedik. Sokak kenarına attıkları masaları ile bir yandan sokağı izlemek de artısı.  Son derece keyifli bir atmosferi  ve lezzetli yemekleri olan bu restoranı şiddetle tavsiye ediyorum.

Obica

Campo Dei Fiori küçük bir meydan olmasına rağmen pek çok yeme içme seçeneği var. Biz tercihimizi Obica’dan  yana kullandık ve bir italyan klasiği olarak pizza ve şarap söyledik. Turistik bir meydanda olmasına rağmen yemekler lezzetli, fiyatlar uygundu.

Vitti

S. Lorenzo Meydanı’nda bulunan bu restoran ilk önce görünüşüyle bizi cezbetti. 2 adet lazanya ve beyaz şarap içtiğimiz restorandan memnun ayrıldık.

Roma Nasıl gidilir

İstanbul’un her iki havalimanından da Roma’ya hergün THY ve Pegasus‘un uçuşları var. Özellikle okulların açık olduğu bahar ve sonbahar aylarında daha ekonomik biletler bulabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir